Yukarı Boynuyoğun Köyünün Tarihi


                                                                                                                                                                                                                                      

HARMAN ZAMANINDAN  FINDIK MANZARALARI





























































Yukarıboynuyoğun köyümüzün gelir kaynakları
                                     
1 .Orman kesmi
2.Tarım(Fındık)     
3. Hayvancılık  

4. kivi üretimi                               
5.Alabalık üretimi



 Yaylalarımız


  1. Çalı obası
  2.  Depealan obası
  3. Bel duzlak obası

   

  1. Körük beleni obası
  2.  Güzlek obası
  3. Kisecik obası
  4.  Semer obuzu obası
  5. Gümüş oluk obası
  6.  Dere oba

Köyümüzde ki Unutulan Bir  GELENEK

Bayram namazı kıldıktan sonra mezarlıklar gezilir ve dualar edilirdi.Ondan sonra toplu halde her mahallenin erkekleri ve çocukları mahallenin başından sonuna kadar her eve girilip yaşlıların elleri öpülürdü.Ev sahibi ne varsa gelenlere ikram eder, hocalar dualar okurdu.O günleri arar olduk. TARİHİ 1977




 
KÖYÜMÜZÜN OKULU


HASAN ŞEYHİN NAŞI

Hasan ŞEYH hastalandığı zaman çocuklarına "ben ölursem beni Hasanşıh başına bırakın"der.Şeyh o gece vefat eder, ama çok kar olduğu için kara kara düşünürler.Sabah olduğunda birde ne görsünler ki Şeyh'in evinin kapısından Şeyh'in defnedileceği yere kadar elik keçiler yolu açarlar.Hasan ŞEYH'in ermişliği bu şekilde açığa çıkmıştır. boynuyoğunbala SİTESİ
Not: Köyde havalar çok YAĞMUR yağdığı zaman güneş AÇMAŞI için Hasan ŞEYH'in mezarının olduğu yeri temizlerlerdi, ondan sonra havalar Güneş acarmış .KÖYLÜLERİMİZ TARAFINDAN KANITLAN MIŞTIR

-Köy usluları tarafından seçilmiş muhtarlar kimlerdir.?
- 1920-1935 İlk muhtar MEHMET ÖZDEMİR (Ala İbrahim’in babası).
-1941 İBRAHİM MEŞE (karaibrahimoğlu-Küçük İbrahim’in babası)
-1944 AHMET GÜNEŞ (Yaylaoğullarının babası)
-1946 MEVLÜT AYDIN (Konuz Saliminin babası)

SEÇİMLE GELENLER İSİMLER :
-2004-2009 METİN ÖZDEMİR (Ali)
-2009.2014 HASAN HÜSEYİN AYDIN’dır)
-30.03.2014 mart yerel seçimlerinde hasan hüseyin aydın
Köylülerin oylarıyla Yeniden muhtar seçildi

31.03.2019 Yerel seçimlerinde HASAN HÜSEYİN AYDIN YENİDEN MUHTAR  SEÇİLDİ
31.03.2024 Yerel seçimlerde MEHMET MEŞE  MUHTAR SEÇİLDİ


Yukarı boynuyoğun köyü Tireboludan ayrıldı Güceye bağlandı TARİHİ .2004

Beton arma köprünün yapılış tarihi .2009
YUKARI BOYNUYOĞUN KÖYÜ NE ARABA YOLU HANGİ TARİHTE GELDİ
1964.YILLARINDA köylülerce kazma ve küreklerle  yukarı boynuyogun köyüne kadar gelir ARADAN altı sene geçer takvim yaprakları 1970 li yılları gösteriyordu yolun ucu ŞANTİYE DİGER ADI BÖĞÜRTLEN BÜKÜNE kadar vardı

-Köyümüz elektriğe ne zaman kavuşmuştur ?
-MUHTAR Mehmet EKİNCİ’ zamanında 1986’da.
 -Asma köprünün yapılış tarihi:1971
 
 -Gelevara deresini ve değirmen deresinin aynı anda taşmasıyla değirmen deresi, gelevara deresinin önünü  keser ve derenin yönünü değiştirir.Bu şekilde camiyi sel sularıalır. Şimdiki sağlık ocağının yerinde olan cami 1947 yılında selsuları yıkar 
.ŞUANKİ HİZMET VERMEKTE OLAN  CAMİ 1973 YILINDA köyümüze yapılan 4. cami olarak hizmet vermektedir. boynuyoğunbala SİTESİ

 KÖYÜMÜZÜN  İLK OKULUNUN YANDIĞI TARİH 1983 YILI 


AGAÇ BAŞI YAYLASINDA YAPILAN İLK OTÇU GÖÇÜ ŞENLİĞİ 2018 YILI.TEMMUZ.7.8 GUMARTESİ PAZAR 

YUKARI BOYNUYOĞUN KÖYÜ KUVANÇAK MEVKİİ BOÇUKÇUKUR KÖYÜ BAĞLANTI YOLU TARİHİ GIRAN YOLA BAĞLANDI.27.12.2021 PAZARTESİ
                            Nikah kayıtı
Boynuyoğun bâlâ karyesinden Ahmed Efendi-oğlu kerîmesi Havva binti Hüseyin
Boynuyoğun bâlâ karyesinden Bilâl-oğlu Mustafa bin Ahmed
Tarih:14 Şubat 1917 evlenmişlerdir.           

BURDAKİ  BİLGİLERİN TAMAMI  TARAFIMIZA AİTTİR İZİNSİ ALINTI  YAPILMAZ 
  • köyümüzde kullanılan lakablar                                                        
1.TOKAÇOLARI               26.KARAÇAGİl
2.MINGIRLI                       27.KELVELİGİL
3.AMET.OLARI                 28.HEPİL.OLARI
4.ŞIHHOLARI                    29.İSİN.OLARI
5.EŞŞEKÇİGİL                  30.KONUZGİL
6.GOTMAKGİL                 31.EKMEÇİGİL
7.KÖSTÜĞİL                     32.KUZGUNGİL
8.KANBURUGİL               33.ARNAVUTGİL
9.MEKTEROLARI             34.FIRINCIGİL
10.GONCAGİL                   35.MUDAROLARI
11.HAÇOLARI                   36.TOSUNOLARI

12.GALEGİL                      37.HENDENOLARI
13.ALOLARI                      38.SEMERÇİGİL
14.GANEZGİL                   39.EROGİL
15.SİMİTÇİGİL                  40.İBRAMOLARI
16.GIDIKGİL                      41.ÖMEROLARI
17.BEKTEŞGİL                  42.ABUNOZOLARI
18.KAYMAKAM                43.YUSUPOLARI
19.MIKÇIGİL                      44.HOÇKOLARI
20.KEMALIGİL.                 45.YAYLOLARI
21.MUTUGİL                      46.İBİLO GİL
22.TALİPGİL                       47.KAYMAKAM
23.GARTALİGİL                 48ÇIRITGİL
24.MINAKGİL                     49.KÜPCE GİL
25.GAYMAKÇIGİL             50.ESELO
                                              51.ÇÖLLO GİL


Kaynak Hüseyin Özdemir

XVI. YÜZYILDA GELEVERA VADİSİNDE BİR TÜRKMEN DERVİŞİ KASIM DEDE VE BOYNUYOĞUN ZAVİYESİ

Bu incelememizde, Giresun'a bağlı Tirebolu ilçesi kırsalında, Boynuyoğun köyü çevresinde halkın hafızasında "ocak" olarak yer alan bir yatırın, tarih içindeki yerini gün yüzüne çıkarmayı amaçladık. Bunu yaparken, alan araştırması ile rivayet bilgileri ve bahse konu zaviyeden günümüze ulaşabilen eser ve kalıntıları da tespit etmeye çalıştık. Söz konusu zaviye, Anadolu'nun iç kesimlerinden Karadeniz/Tirebolu sahiline inen umumi yol üzerinde kurularak bölgenin Türkleşmesine ve İslamlaşmasına katkı sağlamıştır. Sonraki dönemlerde ise imaret ve derbent hizmetleri ile görevlendirilmiştir. Konuyla ilgili elimizdeki bilgi ve belgelerin —şimdilik- XVI. yüzyılla sınırlı olması, zaviyenin günümüze kadar gelen sürecini izlememizi de zorlaştırmıştır. Bu nedenle biz, bu konunun sadece bir yüzyıllık zaman dilimi içindeki durumunu incelemek zorunda kaldık.



Gümüşhane-Alucra sınırında bulunan ve halkın Hâlbaba diye andığı Akılbaba dağından doğan Boynuyoğun, Karadoğa ve Karaovacık dereleri; farklı

2/19

derin vadiler ve gür ormanlar arasından geçerek kuzeyde Güce ilçe merkezi yakınlarında Arpacık köyünde birleşir ve Gelevera adını alırı . Gelevera, aslında Boynuyoğun deresinin doğduğu yaylanın da adıdır. Bazen halk tarafından vadinin genel adıyla, yani Gelevera adıyla da ifade edilir. Yazımıza konu olan Türkmen şeyhi Kasım Dede'nin mezarı, bu vadiye adını veren Gelevera yaylasında yer almaktadır. Kurdu-


Araştırmacı-Yazar

I Gelevera adına, XVI. yüzyıla ait vergi kayıtlarında Karahisar-l şarki livasma bağlı Şiryan nahiyesi içinde yer alan köylerden biri olarak da rastlamak mümkündür. Bu isim, değişik coğrafyalara dağılmış bir Türk aşireti olmalıdır(BOA, TTD. 387: 583). Bu derenin adından Trabzon Vilayet Salnamelerinde, "Esbiye nâm karyede deryaya munsabb olan Gelevra..." diye bahsedilmektedir(TVS, 1288: 160).



3/19

ğu zaviye ise, vadinin orta kısmına yerleşmiş bir aşiretin adını taşıyan Boynuyoğun köyünde bulunmaktadır. Gelevera vadisinin taşıdığı bereketli sular Espiye şehrinin doğu kısmından denize dökülür.

Bu köy; Osmanlı tarihinin son dönemlerinde de Tirebolu kazasına bağlıdır ve yukarı anlamında ba/â, aşağı anlamında zir diye iki kısma ayrılmıştır. 1876 tarihli salname kayıtlarına göre Yukarı Boynuyoğun 79 hane (165 nüfus), Aşağı Boynuyoğun ise 60 hane (1 60 nüfus) 99:176). Cumhuriyet döneminde bu köyler, kendi içinde yeniden bölünmüş; Yukarı Boynuyoğun Tekke ve Şenyuva köylerine, Aşağı Boynuyoğun ise Ergenekon, Fındıklı ve Kayalar köylerine ayrılmıştır.


Bu çalışmanın konusu olan zaviye, Yukarı Boynuyoğun köyünde kurulmuştur. Kasım Dede hariç, diğer şeyhlerin mezarları ve zaviye yapıları bu köydeki mezarlıkta bulunmaktadır. Köyün merkezi, eski yapıların da bulunduğu küçük bir çarşı/belde niteliği olan Hasanşıh mahallesidir. Tarihî mezarlık içinde, büyük şimşir ağaçları altında, Menteşe Şeyh ve oğlu Mustafa Şeyh türbeleri yer almaktadır; ancak söz konusu bu türbelerin hiçbirinde yazılı şahide yoktur. Mevcut mezarlar, taş ve ağaç malzemeler kullanılarak basit biçimde yapılmıştır.

Mezarlığın güneyinde bulunan bir düzlüğe halk Semah Düzü demektedir. Bu ifade, yüzyıllar öncesinden gelen bir geleneğin, açık alanda sûfi ayini uygulamasının izlerini taşıması bakımından ilgi çekici bir durumdur. Söz konusu mezarlığın yer aldığı bu mahalle Gelevera deresi ile ikiye ayrılmış vaziyettedir. Eski mezarlığın karşısında, güneybatıdaki dağın eteğinde Hasan Şeyh yatırı/mezarı yer almaktadır. Halk bu tepeyi Hasan Şeyh'in adıyla, bazen de sadece ocak olarak anmaktadır.

Belgelerde ve rivayetlerde adı geçen Kasım Dede'nin babası Murat Şeyh'in, yatır- mezarının nerede olduğu konusunda bir bilgi yoktur; ancak Kasım Dede'nin mezarının Gelevera köyü/ yaylasının içinden geçen derenin güneydoğu yakasında, asırlık bir söğüt ağacının dibinde olduğu kabul edilir. Halk burayı, yüce bir kişinin yattığını fark ettiği için koruma altına almış ve ziyaret kelimesinden mülhem olarak zeyret şeklinde adlandırmıştır1 . Kasım Dede'nin

1 Kasım Dede'nin zaviyesi ve evi Tekke köyünde, mezarı ise Kazıkbeli yaylasına yakın Gelevera'dadır. Gelevera güzlek niteliğinde, çayırları geniş, suyu bol, arazisi yayvan bir yerdir. Bu bakımdan hayvancılığa çok elverişli olmalıdır. Hayvancılığın ve ziraatın temel geçim kaynağı olduğu o yüzyıllarda Şeyh Kasım güzleğinde, muhtemelen de bir sonbahar günü vefat etmiş olmalıdır ki, köyüne oldukça uzak olan buraya defnedilmiştir.



4/19

zaviyesinin kurulduğu köye şimdi, bu zaviyeden dolayı Tekke köyü denilmektedir. Köy, Gelevera vadisinin orta kısmı içinde yer almaktadır. Kasım Dede'nin evi, imareti(aşevi) ve değirmeni

 Bir 

de bu köydedir. Değirmen iki oluklu ve iki taşlıdır. Evi yıkılıp yeniden yapıldığı için orijinal yapı artık yoktur. İmaret binasının yeri halk tarafından küçük bir mezarlık görünümünde çevirme içine alınmış ve ziyaret yeri kabul edilmiştir; ancak burada kazan kaynatılıp halka aş dağıtıldığını herkes bilmektedir. Yine halk Kasım Dede'nin ve aile efradının şimdi Kürtün le bağlı Şeyhli köyünden geldiğini nakletmektedir. Osmanlıca vesikalarda bu zatlar, bazen dede bazen de şeyh şeklinde anılmaktadır.

Boynuyoğun Zaviyesi İle ilgili Rivayetler

Aksu ve Yağlıdere vadileri üzerinden Şebinkarahisar'a ulaşan tarihî yolların bir benzeri de; yine kuzey-güney istikametinde, Gelevera vadisi içinden Karadeniz sahilini yüksek yaylalara ve daha iç kesimlere ulaştıracak biçimde şekillenmiştir. İşte tıpkı Hacı Abdullah Halife, Yakup Halife, Şeyh Mustafa ve yörede bulunan diğer zaviyeler gibi, konumuz olan Kasım Dede zaviyesi de, umumi yollar üzerinde kurularak; derbent, imaret, iskân ve irşat görevleri üstlenmiş, Ortaçağın tipik Türk sosyal kurumlarından biri olarak karşımızda durmaktadır. Söz konusu bu zaviyenin Osmanlıca vesikalardaki durumunu değerIendirmeye geçmeden önce, yöre halkının bu konuda neler bildiğini özetlemeye çalışalım



Murat Şeyh, Menteşe Şeyh ve Hasan Şeyh üç ermiş kardeşlermiş. Murat Şeyh'in 9 çocuğu varmış. Bunlardan en küçüğü Kasım Şeyh imiş. Murat Şeyh, hanımı ile şimdiki Tekke köyünden yaylaya göç giderken, hastalıktan ölümünü bekledikleri çocuklarından en küçüğünü bir ağaç kovuğunda bırakmışlar. Yaylada, kalan büyük çocuklarının hepsini de taun hastalığından kaybetmişler. Güzün köylerine döndüklerinde Murat Şeyh'in hanımı geride bıraktığı küçük çocuğunun öldüğünü düşünerek, hiç olmasa cesedini ve kalan kemiklerini gömerim hesabıyla kovuğa bakmak için ağaca yaklaşmış. Ağaç kovuğunda bulunan .bir elik keçi, kadını görünce kaçarak oradan uzaklaşmış. Kadın ağaç kovuğuna baktığında hiç beklemediği bir manzara ile karşılaşmış. Ölür diye bıraktığı küçük çocuğu burada yaşıyormuş. Çocuk kaçan bu elik keçi tarafından beslenmiş/ büyütülmüş. Kadın beklemediği bu duruma çok sevinmiş ve çocuğu alıp evine dönmüş. Baba Murat Şeyh bu durum karşısında, şükrünü eda etmek için köyde bir aşevi kurmuş ve gelen

5/19

geçen/ere yemek vermeye, onları misafir etmeye başlamış. Sonra çocuk büyümüş, Kasım Dede işte bu çocukmuş.


Kasım Dede, askerde iken su üstüne seccade serip namaz kılarmış. Onu gören askerlerden birinin haber vermesi ile bu ilginç keramete şahit olan komutanı, onu

FA TSA

ödüllendirmek istemiş ve kendisinden ne dilediğini sormuş. Kasım Dede de ona; "Derin dereyi bana verin yeter. " demiş. Komutan onun bu isteğini yerine getirmiş, bir derin dere olan Gelevera'nın Boynuyoğun kısmını ona vakfetmiş.

Kasım Dede yaban elik keçilerini sağdırır, sonra da bunu aşevinde misafirlerine ikram edermiş. Olayı çok merak eden gelinine, bu durumu takip ve ifşa etmemeşini tembih etmiş; ancak merak duygularına yenilen gelin, keçilerin nasıl sağıldığını izlemeye başlayınca işin sırrı gitmiş ve dağa kaçan keçilerin sütünü bir daha sağmak mümkün olmamış. Bu olaydan sonra yedi yıl çevredeki dağlarda, daha önce keçilerin boynuna takılmış olan çan ve kelek sesleri duyulmuş.

Kasım Dede, Tekke köyü içinden geçen Ge/evera deresi üzerine bir değirmen yaptırmış. Bu değirmenin unu çok bereketli olur, zor tükenirmiş. Şeyh Efendi halktan, değirmenin teknesine bakmamalarını istemesine rağmen meraklanıp da zahire teknesine bakanlar, burada ağzından zahire haznesine buğday taneleri dökülen yılanı görüp çığlık atınca yılan kaçmış ve bereketin sırrı da yok olmuş.

Kasım Dede, Gelevera yaylasında iken vefat etmiş. Yaylayı ikiye bölen derenin doğu yakasında bir çayıra mezarı kazılıp defin işlemi tamamlanınca, definden sonra mezara telkin veren imam efendinin elindeki kuru söğüt dalı, yeşil yaprak açmış. Bunun Şeyh Efendi'nin kerameti olduğu düşüncesiyle söğüt dalı mezar üzerinde bırakılmış. İşte şimdiki büyük söğüt ağacı, telkin için kullanılan bu da/ imiş.

Murat Şeyh'in kardeşi olan Hasan Şeyh, ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Vefat edince cesedinin çürümeyeceğine dair bir keramet göstermek için, Hasanşlh köyünün kuzeybatı yamacında mahallenin üst kısmına, sağ kolu dışarıda kalacak şekilde vasiyetine uygun olarak defnedilmiş; ancak gece mezarın yakınında bulunan ormandan inen bir yaban ayısı, Şeyh Efendi'nin kolunu koparmış, parçalamış. Bunun üzerine Şeyh Efendi, //Allah körünüzü,

6/19

topalınızı eksik etmesin!" diye beddua etmiş. O zamandan beri bu mahallede kör-topal, özürlü çocuk hiç eksik olmamış3.

Halkın hafızasında bıraktığı izleri kısaca naklettiğimiz Kasım Dede Zaviyesi'nin, Osmanlıca vergi defterlerinde önemli bir yer işgal ettiği anlaşılmaktadır. Ne yazık ki böyle büyük bir zaviyeden ve yörede icra ettiği fonksiyonlardan bize haber veren çok fazla kaynak bulunmamaktadır. Önceleri mirasçıları elinde olan ferman ve belgeler bir şekilde yok olmuş, tahrip edilmiştir; ancak Kasım Dede'ye ait

3 Hikâyeleri nakledenler: Şeyh Kasım soyundan gelenlerden Kasımoğlu Cemal Güven (D. 1959/ Tekke köyü), yine Y. Boynuyoğun köyü Hasanşh mahallesinden Mıngıroğlu Hacı Hüseyin Akdağ (D. 1935), Mehdioğ/u Durmuş Korkmaz (D. 1939), Yay/aoğ/u Hacı Ali Güneş (D. 1948).


7/19

ev, imaret(aşevi) ve değirmenin orijinaline sadık kalınmamış olsa da mirasçıları tarafından kısmen yenilenmiştir2. Ayrıca halkın tevatürde andığı, Hasanşh mahallesinde mezarları olan Menteşe Şeyh ve Hasan Şeyh'in adlarına da XV ve XVI. yüzyıl vergi kayıtlarında rastlayamıyoruz.

Belgelerde Kasım Dede

Boynuyoğun, Osmanlı döneminde Anadolu'nun muhtelif yerlerine yerleştirilmiş olan yörükân taifesinden bir Türk topluluğunun adı olarak da anılır. Özellikle Maraş, Konya, Bursa, Aksaray, Emirdağ, İzmir yörelerine yerleştirilmiş olan bu konargöçer topluluğun, bizim konumuz olan ilk dönem Türk zaviyelerinden birinin adının kurulduğu köye ad olarak seçilmesi, tesadüfi bir durum olamaz(Türkay, 2001 : 65). Öyle anlaşılmaktadır ki; Boynuyoğun Türkmen taifesi, Osmanlı idaresinden önce bölgeye gelmiş ve yerleşmiştir. Bu taifenin bahse konu olan köye yerleşmesine, Kasım Dede'nin babası Şeyh Murat Dede'nin öncülük ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim 151 5 tarihli vergi defterinde Kasım Dede ve kardeşi Derviş Ahmet'ten bahsedilirken; "mezkûrun ceddi ehl-i velâyet olup” ifadesine yer verilmektedir. Bu ifadeden Kasım Dede'nin babası Şeyh Murat ve dedesi Kasım'ın; OsmanII öncesinde Pontus hâkimiyet sahasında, kolonizasyon faaliyeti gösteren ilk Türk dervişlerinden olduğu anlaşılmaktadır; ancak söz konusu zaviye eski belgelerde daha çok Kasım Dede veya Boynuyoğun adı ile anıldığı için, biz de bu duruma sadik kaldık ve konuyu Kasım Dede ekseninde ele almayı uygun bulduk.

Tirebolu sınırları içinde kalan Boynuyoğun köyünde kurulmuş olan bu zaviye hakkında elde bulunan en eski bilgiler, 1486 yılında yazımı tamamlanmış olan vergi defterinde yer alır. İlk bilimsel incelemesi merhum Faruk Sümer tarafından yapılmış olan bu defterdeki bilgilere göre; Boynuyoğun köyünde ikamet eden Hasan ve Ahmet adlı iki sipahi (asker) beyine, vergilerini ödemekle yükümlü yazılmış 4 çiftçi hanesi ve 2 yetişkin bekâr erkek(mücerred) yaşamaktadır. Bunların dışında bahse konu zaviyede görevli 7 kişi daha vardır. Boyhuyoğun zaviyesinde görevli bu kişiler ve yükümlülükleri, defterde şöyle nakledilmektedir:

UZaviye-i Boynuyoğun 7 kişi; Şeyh Murat veled-i Kasım ve Hasan ve Demürçi ve Bedir ve İbrahim ve Mehmet ve Yakup; zikrolan kimesneler, mezbûr zaviyeye hizmet ederlermiş. Bu babda Trabzon sancak beyi Hasan Bey,


2 Hasan Şeyh'in soyundan gelenlere Tıkmanlıoğulları (Yavuzlar), Dervişoğul/arı (Yıldızlar); Kasım Şeyh'in soyundan gelenlere ise KasımoğuIIarl(Güvenler) denilmektedir. Ayrıca Ede köyde de Kasımoğulları vardır.

8/19

ellerine mektup vermiş tâ kim bunlar dahi âyende ve revendeye hizmet ederler" (Sümer, 1 992: 57).

Bu kayıttan, zaviyenin ilk kurucusu olan Şeyh Murat'ın baba adının da Kasım olduğu anlaşılmaktadır. Demek ki, bizim konumuz olan Şeyh Murat oğlu Kasım Dede, postnişinlik aldığı babası tarafından dedesinin adıyla tesmiye edilmiştir. Bu durumda dede kuşağını oluşturan Kasım, oğul kuşağını oluşturan Murat ve torun kuşağını oluşturan kişi ise yine Kasım adıyla anılmıştır. Osmanlı idaresinin bölgede tesisinden sonra yapılan ilk vergi kaydının tamamlandığı 1486 yılında Dede Kasım'ın hayatta olmadığı; ama oğlu Şeyh Murat'ın, zaviyedar olduğu görülmektedir. Ayrıca Hasan, Demürçi, Bedir, İbrahim, Mehmet ve Yakup adlı kişilerin de bahse konu bu zaviyede görevli bulundukları anlaşılmaktadır. Adı geçen bu kişilerin Şeyh Murat'a ne ölçüde yakın oldukları, vergi defterinde ifade edilmediği için bilinmemektedir; ancak o devrin sosyal yaşamı ve Türk toplumunun örgütlenme biçimi düşünüldüğünde, bu kişilerin zaviyeye tahsis edilmiş olan vakıf toprakları tasarruf edebilecek kadar şeyh ailesinin yakınları olmaları gerektiği, düşünülmelidir.

Vergi kaydında adı geçen Sancakbeyi Hasan Bey, Sultan II. Bayezid'in büyük oğlu Şehzade Abdullah 148ffde Trabzon'daki görevinden ayrıldıktan sonra sancakbeyliğine getirilmiş olduğuna göre, Boynuyoğun köyündeki zaviyenin tarihi en azından 1480'li yıllara kadar inmelidir(Bostan, 2002: 51). Hatta bu zaviyenin Melik Ahmet Bey'in fetih ve iskân faaliyeti yaptığı XV. yüzyılın başlarında kurulmuş olabileceği üzerinde de durulabilir. Zira kayıtta Sancakbeyi Hasan Bey'in, zaviyeyi ilk kurduran kişi olduğundan bahsedilmez. Daha önceki tarihten beri var olan zaviyeye mektup(bir çeşit ruhsat) vererek, desteklediği ifade edilmektedir. Zaten Hasan Bey'in görüşüp mektup verdiği kişi, zaviyenin ilk/asıl kurucusu Dede Kasım değil, onun oğlu olan Şeyh Murat'tır. Bu durumda zaviye kurucusu dede kuşağından Kasım, Melik Ahmet Bey'in vakıf tahsis ettiği Ede Derviş gibi bölgeye ilk gelen kolonizatör Türk dervişlerden biri olmalıdır3.

1 515 tarihli vergi kayıtlarında Boynuyoğun köyünde yaşayanların, üç zümreye ayrıldığını görüyoruz. Bunlardan birinci zümre 1 1 vergi mükellefidir ki, 480 akçe tutan vergilerini o zamanlar Yağlıdere nahiyesi sipahi beylerinden olan Ali Ağa oğlu Kasım Bey'e ödemekle mükellef yazılmışlardır. Bunların tasarruf ettikleri arazilerin mülkiyeti kendilerine değil, devlete aittir. İkinci zümre ise; devlet tarafından kendilerine arazi temlik edildiği (tapulandığı) için asker(müsellem)

3 Ede Derviş ile ilgili tevatürde halkın bu iki zaviyenin kurucularını kardeş bildiğini, ama isimleri karıştırdlğını; Ede Derviş ile ilgili makalemizde ifade etmiştik.

9/19

yazılmış olan kişilerdir ki, bunların toplamı 5 hanedir. Bunlara kısaca çiftçi askerler de diyebili-

Köyde bu tarihte yaşayan üçüncü züthre ise; Şeyh Murat oğlu Kasım Dede Zaviyesi'nin hizmetkârı olarak yazılan 17 çiftçi hanesidir. Bunlardan bir kısmı toprak ile uğraşmayan(caba) kişilerdir ki; Kasım Dede'nin kardeşi Mehmet Fakih, diğer kardeşi Derviş Ahmet, Kasım Dede'nin oğulları Nur Ali ve Hasan adlı kişilerdir. Diğerleri ise toprakla uğraşan(bennak), çiftçilik yapan; ancak zaviye hizmetinden ötürü vergiden muaf olanlardır ki, bunların adları defterde şöyle anılmaktadır:



"Cema 'a hizmetkârân, zaviye-i Kasım Dede, der karye-i Boynuyoğun ki, zeâmet-i fermûde şûd

Hasan Murat/ bennak, Veli veled-i o / caba, Mahmut veled-i Veli / bennak, Dâvut veled-i Ali / bennak, Yunus birader-i o/ bennak, Ramazan veled-i o/ bennakl Mustafa birader-i o/ bennak, İsa birader-i diğer/ caba, Mehmet veled-i İbrahim / bennak, Ali birader-i o/ caba, Hüseyin veled-i Yakup / bennak, Yusuf birader-i o / bennak, Hasan birader-i diğer / bennak, Himmet veled-i Rasü/ / bennak, Mahmut veled-i o / caba, Ahmet birader-i o / caba, Ali birader-i diğer / bennak, Âsiyâb ı; hâsıl  TTD, 52: 744).



Trabzon Sancağı'na ait 1 51 5 tarihli vergi defterinde yer alan bu çok değerli bilgilerden anlaşılmaktadır ki; kısa künyesi verilmiş olan zaviye hizmetkârı kişilerden Hasan oğlu Veli, Yunus oğlu İsa, İbrahim oğlu Ali, Himmet oğlu Mahmut ve kardeşi Ahmet topraksız çiftçi anlamına gelen caba; diğerleri ise toprağı/çiftliği olan ve defterde bu yüzden bennak diye anılan kişilerdir. Söz konusu zaviyenin reayası konumunda olan bu kişilerin Kasım Dede'ye ödedikleri yıllık vergi toplamı ise 728 akçedir. Köyde bir kapılı, yani tek taş ile dönen ve Hasan adlı şahıs tarafından işletilen zaviyeye ait bir de değirmen vardır. Bu değirmen hâlen işler vaziyettedir; ancak sonraki zamanlarda kapasitesi artırılmış olmalıdır ki, bugün iki taşlı ve iki olukludur.

Yukarıya transkripsiyonunu naklettiğimiz vergi kaydının karşı sayfasında, yine

6 Bu kişiler devletin kendilerine mülkiyetini verdiği toprakları eker-biçerler, toprakların vergilerini ise sipahiye öderler. Kendilerine mülk verildiği için de askerî görev yapmakla yükümlüdürler (Barkan, 1980).

10/19

bu zaviyeden bahseden önemli bir ayrıntı daha yer almaktadır. Kasım Dede ve ceddi hakkında ilginç ipuçları taşıyan söz konusu kayıt aynen şöyledir:


"Zaviye

Kasım Dede veled-i Şeyh Murad, der karye-i Boynuyoğun

Mehmet Fakih birader-i o, Derviş Ahmet birader-i o, Nur Ali veled-i Kasım Dede

Hasan birader-i o / Mezkûrların ceddi, ehl-i velâyet olup kendüleri dahi sâlih ve mütedeyyin, pâdişah-l âlem penaha hayır dua etmeğe kâbİl kimesneler olup, avarızdan emin ola gelüp, öşür ve rüsûm vere gelmedikleri sebepten ber karar-ı sâbık mukarrer kılınıp deftere sebt olundu. '(BOA, TT D, 52: 745).4

Kayda göre Boynuyoğun zaviyesinin başında üçüncü kuşaktan, yani dedesinin adını taşıyan torun kuşağından yine Kasım Dede bulunmaktadır. Kasım Dede'nin Derviş Ahmet ve Mehmet Fakih adında iki kardeşinden daha söz edilmektedir. Bunların da aynı zaviyede hizmet verdikleri anlaşılmaktadır. Kasım Dede'nin iki oğlu Nur Ali ve Hasan adlı kişiler de aynı hizmet ile yükümlü yazılmışlardır ki, değirmeni işleten kişi bu Hasan olmalıdır56. Ayrıca görev ve şahsi durumları hakkında da ilginç bilgiler verilmiştir. Önce, adı geçen bu kişilerin soyunun Allah'a yakın kimseler olduğu vurgulanmış; sonra kendilerinin de yine düzgün ve dindar, hatta padişaha dua edebilecek kadar makbul kimseler olduğu vurgulanmıştır. Bu bilgiler 1530 tarihli muhasebe defterinde de aynen tekrar edilmiştir(BOA, TTD, 387: 758).

1 554 tarihli vergi kayıtlarında Boynuyoğun zaviyesi ile ilgili iki grup insandan söz edilir. Bunlardan birinci grup köy halkından olan zaviye hizmetkârı kişilerdir. Vergi defterinde bu topluluk için "Cemaat-1 hizmetkerân zaviye-i Kasım Dede der karye-i Boynuyoğun" denilmiştir. Söz konusu bu kişilerden Veli oğlu Ahmet, Davut oğlu Ahmet, Ramazan oğlu Yunus, Ali, kardeşi Emrullah ve baba adı okunamayan Mehmet devlet arazisi üzerinde kiracı durumunda olan çiftçi aileleridir; yani mirî araziden toprak tasarruf eden çiftçilerdir. Bunlara defterlerde bennak denilir. Veli oğlu Ali Han ile Mustafa oğlu Ali adlı iki hane reisi ise, toprağı bulunmayan veya başkasının toprağını kiralayarak geçinen çiftçilerdir. Bunlara da defterlerde caba denilmiştir. Mustafa oğlu Ali'nin; baba

4 Bu tarihlerde Boynuyoğun köyü, Trabzon sancağının Üreğir nahiyesi kapsamındadır.

5 Merhum F. Sümer, bu ismi Hüseyin olarak da okumuştur. Ancak gerek 1515 ve gerekse 1554 tarihli vergi defterlerinde bu ismin Arap harfli yazılışı içinde "y" harfi bulunmamaktadır(TTD, 52:

6 ).

/

11/19

adını verdiği, yetişkin ama bekâr(mücerred), kaydedilmiş bir de oğlu bulunmaktadır. Yine zaviye hizmetkârı durumunda olan 6 kişinin daha adı geçmekte ve bunlar için defterde zemini ifadesi kullanılmaktadır. Zemini fazla çiftliği olan veya hariç köyden gelen çiftçi demektir(Yediyıldız, 1985: 1 1 3-1 14).

Toplam 16 kişinin hizmet verdiği bir zaviye ile, Gelevera vadisi içinden geçen umumi yol üzerinde ve çevre köylerin merkezi konumunda bulunan bu yerde, önemli sosyal hizmetler verildiğini düşünmek yanlış olmaz.

Zaviye ile ilişkisi olan ikinci grup ise evlâd-l vâkıftan, yani Kasım Dede'nin neslinden gelen kişilerdir. Bu kişiler vergi ödemeyen muafan zümresinden ailelerdir. İsimleri Kasım Dede oğlu Nur Ali, Hasan oğlu İsmail, Nur Ali oğlu Rasül ve kardeşi Murat, Mehmet oğlu İbrahim şeklinde 5 nefer olarak zikredilmişlerdir(BOA, TTD, 288: 566-567). Söz konusu bu kişiler içinde yer alan Hasan oğlu İsmail ile Mehmet oğlu İbrahim'in defterde künyesi verilmediği için, Kasım Dede ile olan akraballğının niteliğini bilemiyoruz.

Şeyh Kasım


Şeyh Murat Dede

Derviş Ahmet  Şeyh Kasım Dede Mehmet Fakih


Nur Ali Hüseyin

Rasül Murat

Kasım Dedenin Şeceresi


871-Article Text-1725-2-10-20190510 (2).docx

1/19
XVI. YÜZYILDA GELEVERA VADİSİNDE BİR TÜRKMEN DERVİŞİ KASIM DEDE VE BOYNUYOĞUN ZAVİYESİ
Mehmet FATSA*
öza
Bu incelememizde, Giresun'a bağlı Tirebolu ilçesi kırsalında, Boynuyoğun köyü çevresinde halkın hafızasında "ocak" olarak yer alan bir yatırın, tarih içindeki yerini gün yüzüne çıkarmayı amaçladık. Bunu yaparken, alan araştırması ile rivayet bilgileri ve bahse konu zaviyeden günümüze ulaşabilen eser ve kalıntıları da tespit etmeye çalıştık. Söz konusu zaviye, Anadolu'nun iç kesimlerinden Karadeniz/Tirebolu sahiline inen umumi yol üzerinde kurularak bölgenin Türkleşmesine ve İslamlaşmasına katkı sağlamıştır. Sonraki dönemlerde ise imaret ve derbent hizmetleri ile görevlendirilmiştir. Konuyla ilgili elimizdeki bilgi ve belgelerin —şimdilik- XVI. yüzyılla sınırlı olması, zaviyenin günümüze kadar gelen sürecini izlememizi de zorlaştırmıştır. Bu nedenle biz, bu konunun sadece bir yüzyıllık zaman dilimi içindeki durumunu incelemek zorunda kaldık.
Anahtar Kelimeler: Boynuyoğun, Kasım Dede, ilk Türk iskâm

Gümüşhane-Alucra sınırında bulunan ve halkın Hâlbaba diye andığı Akılbaba dağından doğan Boynuyoğun, Karadoğa ve Karaovacık dereleri; farklı
2/19
derin vadiler ve gür ormanlar arasından geçerek kuzeyde Güce ilçe merkezi yakınlarında Arpacık köyünde birleşir ve Gelevera adını alırı . Gelevera, aslında Boynuyoğun deresinin doğduğu yaylanın da adıdır. Bazen halk tarafından vadinin genel adıyla, yani Gelevera adıyla da ifade edilir. Yazımıza konu olan Türkmen şeyhi Kasım Dede'nin mezarı, bu vadiye adını veren Gelevera yaylasında yer almaktadır. Kurdu-

Araştırmacı-Yazar
I Gelevera adına, XVI. yüzyıla ait vergi kayıtlarında Karahisar-l şarki livasma bağlı Şiryan nahiyesi içinde yer alan köylerden biri olarak da rastlamak mümkündür. Bu isim, değişik coğrafyalara dağılmış bir Türk aşireti olmalıdır(BOA, TTD. 387: 583). Bu derenin adından Trabzon Vilayet Salnamelerinde, "Esbiye nâm karyede deryaya munsabb olan Gelevra..." diye bahsedilmektedir(TVS, 1288: 160).

3/19
FATSA
ğu zaviye ise, vadinin orta kısmına yerleşmiş bir aşiretin adını taşıyan Boynuyoğun köyünde bulunmaktadır. Gelevera vadisinin taşıdığı bereketli sular Espiye şehrinin doğu kısmından denize dökülür.
Bu köy; Osmanlı tarihinin son dönemlerinde de Tirebolu kazasına bağlıdır ve yukarı anlamında ba/â, aşağı anlamında zir diye iki kısma ayrılmıştır. 1876 tarihli salname kayıtlarına göre Yukarı Boynuyoğun 79 hane (165 nüfus), Aşağı Boynuyoğun ise 60 hane (1 60 nüfus) 99:176). Cumhuriyet döneminde bu köyler, kendi içinde yeniden bölünmüş; Yukarı Boynuyoğun Tekke ve Şenyuva köylerine, Aşağı Boynuyoğun ise Ergenekon, Fındıklı ve Kayalar köylerine ayrılmıştır.

Bu çalışmanın konusu olan zaviye, Yukarı Boynuyoğun köyünde kurulmuştur. Kasım Dede hariç, diğer şeyhlerin mezarları ve zaviye yapıları bu köydeki mezarlıkta bulunmaktadır. Köyün merkezi, eski yapıların da bulunduğu küçük bir çarşı/belde niteliği olan Hasanşıh mahallesidir. Tarihî mezarlık içinde, büyük şimşir ağaçları altında, Menteşe Şeyh ve oğlu Mustafa Şeyh türbeleri yer almaktadır; ancak söz konusu bu türbelerin hiçbirinde yazılı şahide yoktur. Mevcut mezarlar, taş ve ağaç malzemeler kullanılarak basit biçimde yapılmıştır.
Mezarlığın güneyinde bulunan bir düzlüğe halk Semah Düzü demektedir. Bu ifade, yüzyıllar öncesinden gelen bir geleneğin, açık alanda sûfi ayini uygulamasının izlerini taşıması bakımından ilgi çekici bir durumdur. Söz konusu mezarlığın yer aldığı bu mahalle Gelevera deresi ile ikiye ayrılmış vaziyettedir. Eski mezarlığın karşısında, güneybatıdaki dağın eteğinde Hasan Şeyh yatırı/mezarı yer almaktadır. Halk bu tepeyi Hasan Şeyh'in adıyla, bazen de sadece ocak olarak anmaktadır.
Belgelerde ve rivayetlerde adı geçen Kasım Dede'nin babası Murat Şeyh'in, yatır- mezarının nerede olduğu konusunda bir bilgi yoktur; ancak Kasım Dede'nin mezarının Gelevera köyü/ yaylasının içinden geçen derenin güneydoğu yakasında, asırlık bir söğüt ağacının dibinde olduğu kabul edilir. Halk burayı, yüce bir kişinin yattığını fark ettiği için koruma altına almış ve ziyaret kelimesinden mülhem olarak zeyret şeklinde adlandırmıştır1 . Kasım Dede'nin
1 Kasım Dede'nin zaviyesi ve evi Tekke köyünde, mezarı ise Kazıkbeli yaylasına yakın Gelevera'dadır. Gelevera güzlek niteliğinde, çayırları geniş, suyu bol, arazisi yayvan bir yerdir. Bu bakımdan hayvancılığa çok elverişli olmalıdır. Hayvancılığın ve ziraatın temel geçim kaynağı olduğu o yüzyıllarda Şeyh Kasım güzleğinde, muhtemelen de bir sonbahar günü vefat etmiş olmalıdır ki, köyüne oldukça uzak olan buraya defnedilmiştir.


4/19
zaviyesinin kurulduğu köye şimdi, bu zaviyeden dolayı Tekke köyü denilmektedir. Köy, Gelevera vadisinin orta kısmı içinde yer almaktadır. Kasım Dede'nin evi, imareti(aşevi) ve değirmeni

 Bir 
de bu köydedir. Değirmen iki oluklu ve iki taşlıdır. Evi yıkılıp yeniden yapıldığı için orijinal yapı artık yoktur. İmaret binasının yeri halk tarafından küçük bir mezarlık görünümünde çevirme içine alınmış ve ziyaret yeri kabul edilmiştir; ancak burada kazan kaynatılıp halka aş dağıtıldığını herkes bilmektedir. Yine halk Kasım Dede'nin ve aile efradının şimdi Kürtün le bağlı Şeyhli köyünden geldiğini nakletmektedir. Osmanlıca vesikalarda bu zatlar, bazen dede bazen de şeyh şeklinde anılmaktadır.
Boynuyoğun Zaviyesi İle ilgili Rivayetler
Aksu ve Yağlıdere vadileri üzerinden Şebinkarahisar'a ulaşan tarihî yolların bir benzeri de; yine kuzey-güney istikametinde, Gelevera vadisi içinden Karadeniz sahilini yüksek yaylalara ve daha iç kesimlere ulaştıracak biçimde şekillenmiştir. İşte tıpkı Hacı Abdullah Halife, Yakup Halife, Şeyh Mustafa ve yörede bulunan diğer zaviyeler gibi, konumuz olan Kasım Dede zaviyesi de, umumi yollar üzerinde kurularak; derbent, imaret, iskân ve irşat görevleri üstlenmiş, Ortaçağın tipik Türk sosyal kurumlarından biri olarak karşımızda durmaktadır. Söz konusu bu zaviyenin Osmanlıca vesikalardaki durumunu değerIendirmeye geçmeden önce, yöre halkının bu konuda neler bildiğini özetlemeye çalışalım:

Murat Şeyh, Menteşe Şeyh ve Hasan Şeyh üç ermiş kardeşlermiş. Murat Şeyh'in 9 çocuğu varmış. Bunlardan en küçüğü Kasım Şeyh imiş. Murat Şeyh, hanımı ile şimdiki Tekke köyünden yaylaya göç giderken, hastalıktan ölümünü bekledikleri çocuklarından en küçüğünü bir ağaç kovuğunda bırakmışlar. Yaylada, kalan büyük çocuklarının hepsini de taun hastalığından kaybetmişler. Güzün köylerine döndüklerinde Murat Şeyh'in hanımı geride bıraktığı küçük çocuğunun öldüğünü düşünerek, hiç olmasa cesedini ve kalan kemiklerini gömerim hesabıyla kovuğa bakmak için ağaca yaklaşmış. Ağaç kovuğunda bulunan .bir elik keçi, kadını görünce kaçarak oradan uzaklaşmış. Kadın ağaç kovuğuna baktığında hiç beklemediği bir manzara ile karşılaşmış. Ölür diye bıraktığı küçük çocuğu burada yaşıyormuş. Çocuk kaçan bu elik keçi tarafından beslenmiş/ büyütülmüş. Kadın beklemediği bu duruma çok sevinmiş ve çocuğu alıp evine dönmüş. Baba Murat Şeyh bu durum karşısında, şükrünü eda etmek için köyde bir aşevi kurmuş ve gelen
5/19
geçen/ere yemek vermeye, onları misafir etmeye başlamış. Sonra çocuk büyümüş, Kasım Dede işte bu çocukmuş.

Kasım Dede, askerde iken su üstüne seccade serip namaz kılarmış. Onu gören askerlerden birinin haber vermesi ile bu ilginç keramete şahit olan komutanı, onu

FA TSA

ödüllendirmek istemiş ve kendisinden ne dilediğini sormuş. Kasım Dede de ona; "Derin dereyi bana verin yeter. " demiş. Komutan onun bu isteğini yerine getirmiş, bir derin dere olan Gelevera'nın Boynuyoğun kısmını ona vakfetmiş.
Kasım Dede yaban elik keçilerini sağdırır, sonra da bunu aşevinde misafirlerine ikram edermiş. Olayı çok merak eden gelinine, bu durumu takip ve ifşa etmemeşini tembih etmiş; ancak merak duygularına yenilen gelin, keçilerin nasıl sağıldığını izlemeye başlayınca işin sırrı gitmiş ve dağa kaçan keçilerin sütünü bir daha sağmak mümkün olmamış. Bu olaydan sonra yedi yıl çevredeki dağlarda, daha önce keçilerin boynuna takılmış olan çan ve kelek sesleri duyulmuş.
Kasım Dede, Tekke köyü içinden geçen Ge/evera deresi üzerine bir değirmen yaptırmış. Bu değirmenin unu çok bereketli olur, zor tükenirmiş. Şeyh Efendi halktan, değirmenin teknesine bakmamalarını istemesine rağmen meraklanıp da zahire teknesine bakanlar, burada ağzından zahire haznesine buğday taneleri dökülen yılanı görüp çığlık atınca yılan kaçmış ve bereketin sırrı da yok olmuş.
Kasım Dede, Gelevera yaylasında iken vefat etmiş. Yaylayı ikiye bölen derenin doğu yakasında bir çayıra mezarı kazılıp defin işlemi tamamlanınca, definden sonra mezara telkin veren imam efendinin elindeki kuru söğüt dalı, yeşil yaprak açmış. Bunun Şeyh Efendi'nin kerameti olduğu düşüncesiyle söğüt dalı mezar üzerinde bırakılmış. İşte şimdiki büyük söğüt ağacı, telkin için kullanılan bu da/ imiş.
Murat Şeyh'in kardeşi olan Hasan Şeyh, ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Vefat edince cesedinin çürümeyeceğine dair bir keramet göstermek için, Hasanşlh köyünün kuzeybatı yamacında mahallenin üst kısmına, sağ kolu dışarıda kalacak şekilde vasiyetine uygun olarak defnedilmiş; ancak gece mezarın yakınında bulunan ormandan inen bir yaban ayısı, Şeyh Efendi'nin kolunu koparmış, parçalamış. Bunun üzerine Şeyh Efendi, //Allah körünüzü,
6/19
topalınızı eksik etmesin!" diye beddua etmiş. O zamandan beri bu mahallede kör-topal, özürlü çocuk hiç eksik olmamış3.
Halkın hafızasında bıraktığı izleri kısaca naklettiğimiz Kasım Dede Zaviyesi'nin, Osmanlıca vergi defterlerinde önemli bir yer işgal ettiği anlaşılmaktadır. Ne yazık ki böyle büyük bir zaviyeden ve yörede icra ettiği fonksiyonlardan bize haber veren çok fazla kaynak bulunmamaktadır. Önceleri mirasçıları elinde olan ferman ve belgeler bir şekilde yok olmuş, tahrip edilmiştir; ancak Kasım Dede'ye ait

3 Hikâyeleri nakledenler: Şeyh Kasım soyundan gelenlerden Kasımoğlu Cemal Güven (D. 1959/ Tekke köyü), yine Y. Boynuyoğun köyü Hasanşh mahallesinden Mıngıroğlu Hacı Hüseyin Akdağ (D. 1935), Mehdioğ/u Durmuş Korkmaz (D. 1939), Yay/aoğ/u Hacı Ali Güneş (D. 1948).

7/19
ev, imaret(aşevi) ve değirmenin orijinaline sadık kalınmamış olsa da mirasçıları tarafından kısmen yenilenmiştir2. Ayrıca halkın tevatürde andığı, Hasanşh mahallesinde mezarları olan Menteşe Şeyh ve Hasan Şeyh'in adlarına da XV ve XVI. yüzyıl vergi kayıtlarında rastlayamıyoruz.
Belgelerde Kasım Dede
Boynuyoğun, Osmanlı döneminde Anadolu'nun muhtelif yerlerine yerleştirilmiş olan yörükân taifesinden bir Türk topluluğunun adı olarak da anılır. Özellikle Maraş, Konya, Bursa, Aksaray, Emirdağ, İzmir yörelerine yerleştirilmiş olan bu konargöçer topluluğun, bizim konumuz olan ilk dönem Türk zaviyelerinden birinin adının kurulduğu köye ad olarak seçilmesi, tesadüfi bir durum olamaz(Türkay, 2001 : 65). Öyle anlaşılmaktadır ki; Boynuyoğun Türkmen taifesi, Osmanlı idaresinden önce bölgeye gelmiş ve yerleşmiştir. Bu taifenin bahse konu olan köye yerleşmesine, Kasım Dede'nin babası Şeyh Murat Dede'nin öncülük ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim 151 5 tarihli vergi defterinde Kasım Dede ve kardeşi Derviş Ahmet'ten bahsedilirken; "mezkûrun ceddi ehl-i velâyet olup” ifadesine yer verilmektedir. Bu ifadeden Kasım Dede'nin babası Şeyh Murat ve dedesi Kasım'ın; OsmanII öncesinde Pontus hâkimiyet sahasında, kolonizasyon faaliyeti gösteren ilk Türk dervişlerinden olduğu anlaşılmaktadır; ancak söz konusu zaviye eski belgelerde daha çok Kasım Dede veya Boynuyoğun adı ile anıldığı için, biz de bu duruma sadik kaldık ve konuyu Kasım Dede ekseninde ele almayı uygun bulduk.
Tirebolu sınırları içinde kalan Boynuyoğun köyünde kurulmuş olan bu zaviye hakkında elde bulunan en eski bilgiler, 1486 yılında yazımı tamamlanmış olan vergi defterinde yer alır. İlk bilimsel incelemesi merhum Faruk Sümer tarafından yapılmış olan bu defterdeki bilgilere göre; Boynuyoğun köyünde ikamet eden Hasan ve Ahmet adlı iki sipahi (asker) beyine, vergilerini ödemekle yükümlü yazılmış 4 çiftçi hanesi ve 2 yetişkin bekâr erkek(mücerred) yaşamaktadır. Bunların dışında bahse konu zaviyede görevli 7 kişi daha vardır. Boyhuyoğun zaviyesinde görevli bu kişiler ve yükümlülükleri, defterde şöyle nakledilmektedir:
UZaviye-i Boynuyoğun 7 kişi; Şeyh Murat veled-i Kasım ve Hasan ve Demürçi ve Bedir ve İbrahim ve Mehmet ve Yakup; zikrolan kimesneler, mezbûr zaviyeye hizmet ederlermiş. Bu babda Trabzon sancak beyi Hasan Bey,

2 Hasan Şeyh'in soyundan gelenlere Tıkmanlıoğulları (Yavuzlar), Dervişoğul/arı (Yıldızlar); Kasım Şeyh'in soyundan gelenlere ise KasımoğuIIarl(Güvenler) denilmektedir. Ayrıca Ede köyde de Kasımoğulları vardır.

8/19
ellerine mektup vermiş tâ kim bunlar dahi âyende ve revendeye hizmet ederler" (Sümer, 1 992: 57).
Bu kayıttan, zaviyenin ilk kurucusu olan Şeyh Murat'ın baba adının da Kasım olduğu anlaşılmaktadır. Demek ki, bizim konumuz olan Şeyh Murat oğlu Kasım Dede, postnişinlik aldığı babası tarafından dedesinin adıyla tesmiye edilmiştir. Bu durumda dede kuşağını oluşturan Kasım, oğul kuşağını oluşturan Murat ve torun kuşağını oluşturan kişi ise yine Kasım adıyla anılmıştır. Osmanlı idaresinin bölgede tesisinden sonra yapılan ilk vergi kaydının tamamlandığı 1486 yılında Dede Kasım'ın hayatta olmadığı; ama oğlu Şeyh Murat'ın, zaviyedar olduğu görülmektedir. Ayrıca Hasan, Demürçi, Bedir, İbrahim, Mehmet ve Yakup adlı kişilerin de bahse konu bu zaviyede görevli bulundukları anlaşılmaktadır. Adı geçen bu kişilerin Şeyh Murat'a ne ölçüde yakın oldukları, vergi defterinde ifade edilmediği için bilinmemektedir; ancak o devrin sosyal yaşamı ve Türk toplumunun örgütlenme biçimi düşünüldüğünde, bu kişilerin zaviyeye tahsis edilmiş olan vakıf toprakları tasarruf edebilecek kadar şeyh ailesinin yakınları olmaları gerektiği, düşünülmelidir.
Vergi kaydında adı geçen Sancakbeyi Hasan Bey, Sultan II. Bayezid'in büyük oğlu Şehzade Abdullah 148ffde Trabzon'daki görevinden ayrıldıktan sonra sancakbeyliğine getirilmiş olduğuna göre, Boynuyoğun köyündeki zaviyenin tarihi en azından 1480'li yıllara kadar inmelidir(Bostan, 2002: 51). Hatta bu zaviyenin Melik Ahmet Bey'in fetih ve iskân faaliyeti yaptığı XV. yüzyılın başlarında kurulmuş olabileceği üzerinde de durulabilir. Zira kayıtta Sancakbeyi Hasan Bey'in, zaviyeyi ilk kurduran kişi olduğundan bahsedilmez. Daha önceki tarihten beri var olan zaviyeye mektup(bir çeşit ruhsat) vererek, desteklediği ifade edilmektedir. Zaten Hasan Bey'in görüşüp mektup verdiği kişi, zaviyenin ilk/asıl kurucusu Dede Kasım değil, onun oğlu olan Şeyh Murat'tır. Bu durumda zaviye kurucusu dede kuşağından Kasım, Melik Ahmet Bey'in vakıf tahsis ettiği Ede Derviş gibi bölgeye ilk gelen kolonizatör Türk dervişlerden biri olmalıdır3.
1 515 tarihli vergi kayıtlarında Boynuyoğun köyünde yaşayanların, üç zümreye ayrıldığını görüyoruz. Bunlardan birinci zümre 1 1 vergi mükellefidir ki, 480 akçe tutan vergilerini o zamanlar Yağlıdere nahiyesi sipahi beylerinden olan Ali Ağa oğlu Kasım Bey'e ödemekle mükellef yazılmışlardır. Bunların tasarruf ettikleri arazilerin mülkiyeti kendilerine değil, devlete aittir. İkinci zümre ise; devlet tarafından kendilerine arazi temlik edildiği (tapulandığı) için asker(müsellem)
3 Ede Derviş ile ilgili tevatürde halkın bu iki zaviyenin kurucularını kardeş bildiğini, ama isimleri karıştırdlğını; Ede Derviş ile ilgili makalemizde ifade etmiştik.

9/19
yazılmış olan kişilerdir ki, bunların toplamı 5 hanedir. Bunlara kısaca çiftçi askerler de diyebili-
Köyde bu tarihte yaşayan üçüncü züthre ise; Şeyh Murat oğlu Kasım Dede Zaviyesi'nin hizmetkârı olarak yazılan 17 çiftçi hanesidir. Bunlardan bir kısmı toprak ile uğraşmayan(caba) kişilerdir ki; Kasım Dede'nin kardeşi Mehmet Fakih, diğer kardeşi Derviş Ahmet, Kasım Dede'nin oğulları Nur Ali ve Hasan adlı kişilerdir. Diğerleri ise toprakla uğraşan(bennak), çiftçilik yapan; ancak zaviye hizmetinden ötürü vergiden muaf olanlardır ki, bunların adları defterde şöyle anılmaktadır:

"Cema 'a hizmetkârân, zaviye-i Kasım Dede, der karye-i Boynuyoğun ki, zeâmet-i fermûde şûd
Hasan Murat/ bennak, Veli veled-i o / caba, Mahmut veled-i Veli / bennak, Dâvut veled-i Ali / bennak, Yunus birader-i o/ bennak, Ramazan veled-i o/ bennakl Mustafa birader-i o/ bennak, İsa birader-i diğer/ caba, Mehmet veled-i İbrahim / bennak, Ali birader-i o/ caba, Hüseyin veled-i Yakup / bennak, Yusuf birader-i o / bennak, Hasan birader-i diğer / bennak, Himmet veled-i Rasü/ / bennak, Mahmut veled-i o / caba, Ahmet birader-i o / caba, Ali birader-i diğer / bennak, Âsiyâb ı; hâsıl  TTD, 52: 744).

Trabzon Sancağı'na ait 1 51 5 tarihli vergi defterinde yer alan bu çok değerli bilgilerden anlaşılmaktadır ki; kısa künyesi verilmiş olan zaviye hizmetkârı kişilerden Hasan oğlu Veli, Yunus oğlu İsa, İbrahim oğlu Ali, Himmet oğlu Mahmut ve kardeşi Ahmet topraksız çiftçi anlamına gelen caba; diğerleri ise toprağı/çiftliği olan ve defterde bu yüzden bennak diye anılan kişilerdir. Söz konusu zaviyenin reayası konumunda olan bu kişilerin Kasım Dede'ye ödedikleri yıllık vergi toplamı ise 728 akçedir. Köyde bir kapılı, yani tek taş ile dönen ve Hasan adlı şahıs tarafından işletilen zaviyeye ait bir de değirmen vardır. Bu değirmen hâlen işler vaziyettedir; ancak sonraki zamanlarda kapasitesi artırılmış olmalıdır ki, bugün iki taşlı ve iki olukludur.
Yukarıya transkripsiyonunu naklettiğimiz vergi kaydının karşı sayfasında, yine

6 Bu kişiler devletin kendilerine mülkiyetini verdiği toprakları eker-biçerler, toprakların vergilerini ise sipahiye öderler. Kendilerine mülk verildiği için de askerî görev yapmakla yükümlüdürler (Barkan, 1980).
10/19
bu zaviyeden bahseden önemli bir ayrıntı daha yer almaktadır. Kasım Dede ve ceddi hakkında ilginç ipuçları taşıyan söz konusu kayıt aynen şöyledir:

"Zaviye
Kasım Dede veled-i Şeyh Murad, der karye-i Boynuyoğun
Mehmet Fakih birader-i o, Derviş Ahmet birader-i o, Nur Ali veled-i Kasım Dede
Hasan birader-i o / Mezkûrların ceddi, ehl-i velâyet olup kendüleri dahi sâlih ve mütedeyyin, pâdişah-l âlem penaha hayır dua etmeğe kâbİl kimesneler olup, avarızdan emin ola gelüp, öşür ve rüsûm vere gelmedikleri sebepten ber karar-ı sâbık mukarrer kılınıp deftere sebt olundu. '(BOA, TT D, 52: 745).4
Kayda göre Boynuyoğun zaviyesinin başında üçüncü kuşaktan, yani dedesinin adını taşıyan torun kuşağından yine Kasım Dede bulunmaktadır. Kasım Dede'nin Derviş Ahmet ve Mehmet Fakih adında iki kardeşinden daha söz edilmektedir. Bunların da aynı zaviyede hizmet verdikleri anlaşılmaktadır. Kasım Dede'nin iki oğlu Nur Ali ve Hasan adlı kişiler de aynı hizmet ile yükümlü yazılmışlardır ki, değirmeni işleten kişi bu Hasan olmalıdır56. Ayrıca görev ve şahsi durumları hakkında da ilginç bilgiler verilmiştir. Önce, adı geçen bu kişilerin soyunun Allah'a yakın kimseler olduğu vurgulanmış; sonra kendilerinin de yine düzgün ve dindar, hatta padişaha dua edebilecek kadar makbul kimseler olduğu vurgulanmıştır. Bu bilgiler 1530 tarihli muhasebe defterinde de aynen tekrar edilmiştir(BOA, TTD, 387: 758).
1 554 tarihli vergi kayıtlarında Boynuyoğun zaviyesi ile ilgili iki grup insandan söz edilir. Bunlardan birinci grup köy halkından olan zaviye hizmetkârı kişilerdir. Vergi defterinde bu topluluk için "Cemaat-1 hizmetkerân zaviye-i Kasım Dede der karye-i Boynuyoğun" denilmiştir. Söz konusu bu kişilerden Veli oğlu Ahmet, Davut oğlu Ahmet, Ramazan oğlu Yunus, Ali, kardeşi Emrullah ve baba adı okunamayan Mehmet devlet arazisi üzerinde kiracı durumunda olan çiftçi aileleridir; yani mirî araziden toprak tasarruf eden çiftçilerdir. Bunlara defterlerde bennak denilir. Veli oğlu Ali Han ile Mustafa oğlu Ali adlı iki hane reisi ise, toprağı bulunmayan veya başkasının toprağını kiralayarak geçinen çiftçilerdir. Bunlara da defterlerde caba denilmiştir. Mustafa oğlu Ali'nin; baba
4 Bu tarihlerde Boynuyoğun köyü, Trabzon sancağının Üreğir nahiyesi kapsamındadır.
5 Merhum F. Sümer, bu ismi Hüseyin olarak da okumuştur. Ancak gerek 1515 ve gerekse 1554 tarihli vergi defterlerinde bu ismin Arap harfli yazılışı içinde "y" harfi bulunmamaktadır(TTD, 52:
6 ).
/

11/19
adını verdiği, yetişkin ama bekâr(mücerred), kaydedilmiş bir de oğlu bulunmaktadır. Yine zaviye hizmetkârı durumunda olan 6 kişinin daha adı geçmekte ve bunlar için defterde zemini ifadesi kullanılmaktadır. Zemini fazla çiftliği olan veya hariç köyden gelen çiftçi demektir(Yediyıldız, 1985: 1 1 3-1 14).
Toplam 16 kişinin hizmet verdiği bir zaviye ile, Gelevera vadisi içinden geçen umumi yol üzerinde ve çevre köylerin merkezi konumunda bulunan bu yerde, önemli sosyal hizmetler verildiğini düşünmek yanlış olmaz.
Zaviye ile ilişkisi olan ikinci grup ise evlâd-l vâkıftan, yani Kasım Dede'nin neslinden gelen kişilerdir. Bu kişiler vergi ödemeyen muafan zümresinden ailelerdir. İsimleri Kasım Dede oğlu Nur Ali, Hasan oğlu İsmail, Nur Ali oğlu Rasül ve kardeşi Murat, Mehmet oğlu İbrahim şeklinde 5 nefer olarak zikredilmişlerdir(BOA, TTD, 288: 566-567). Söz konusu bu kişiler içinde yer alan Hasan oğlu İsmail ile Mehmet oğlu İbrahim'in defterde künyesi verilmediği için, Kasım Dede ile olan akraballğının niteliğini bilemiyoruz.
Şeyh Kasım

Şeyh Murat Dede
Derviş Ahmet  Şeyh Kasım Dede Mehmet Fakih

Nur Ali Hüseyin
Rasül Murat
Kasım Dedenin Şeceresi
/
boynuyoğunbala SİTESİ

Güce ilçesi Yukarı Boynuyoğun köyü muhtarını seçti..

Mart 2024 Yılı Yerel seçimlerde köyümüz adına iki adayın yarıştığı seçimlerde köylümüzün tercihi Mehmet MEŞE den yana karar verd...